Ağustos 2006 tarihinden beri uygulanmakta olan Elektrik Piyasası
Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliğinin (G-DUY) yerini alan Elektrik Piyasası
Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği (N-DUY) 01/12/2009 tarihinden bu yana
yürürlüktedir. G-DUY’a göre çok daha gelişmiş bir piyasa yapısı öngören N-DUY
ile dengeleme piyasasının temel olarak gün öncesi ve gerçek zamanlı olmak üzere
iki alt piyasadan oluşması öngörülmüştür. Bu sayede, elektrik sisteminin
dengeleme işlemleri büyük ölçüde gün öncesi piyasasında yapılmakta, gün
içerisinde oluşabilecek dengesizlikler için ise dengeleme güç piyasası
işletilmektedir. Esasen “gün öncesi piyasası” ismi Aralık 2011 tarihinde
işletilmeye başlanacak olan ve katılımın zorunlu olmadığı, talep tarafı
yönetimine imkan tanıyan ve piyasa ayrışımı ya da diğer bir adıyla bölgesel
fiyatlandırmaya imkan uygulanacağı piyasanın resmi adıdır. Halihazırda gün
öncesinde işletilmekte olan ve görece daha basit bir yapıya denk gelen piyasaya
ise “gün öncesi planlama” adı verilmektedir.
Genel olarak bakıldığında gün öncesi piyasa ile planlamanın işleyişi büyük
ölçüde aynıdır. Aralarındaki belki de en büyük farklılık gün öncesi piyasası
ile birlikte uygulanması planlanan piyasa ayrışımıdır (bölgesel fiyatlandırma).
Piyasa ayrışımının, her ne kadar piyasanın devreye girmesine paralel şekilde
uygulanması söz konusu olmasa da, önümüzdeki dönemde yoğun şekilde
tartışılacağı açıktır.
Piyasa ayrışımı (market splitting), şebekenin farklı bölgelerinde farklı
elektrik fiyatlarının oluşması sonucunu ortaya çıkarır. Şebeke, önceden
belirlenmiş bir şekilde, birden fazla bölgeden oluşur ve bu bölgelerin her biri
ayrı bir piyasa gibi değerlendirilir. Eğer bölgeler arasında herhangi bir kısıt
söz konusu değilse, yani elektrik enerjisinin ticaretinde herhangi bir kapasite
sınırlaması ile karşılaşılmıyorsa sistemde tek bir elektrik fiyatı oluşur.
Bölgeler arasında bir kısıt olması durumunda ise, her bir bölgeye bir piyasa
gibi davranılır ve işlemler ona göre yürütülür. Şimdi bunu iki bölgeli bir
örnek üzerinde açıklayalım.
Sistemin, iki bölge arasındaki iletim
hattının kapasitesinin yeterli gelmeyerek kısıtın oluştuğu durumlarda olmak
üzere A ve B bölgeleri olarak iki ayrı bölge şeklinde yapılandırıldığını ve A
ve B bölgeleri arasındaki iletim hattının maksimum kapasitesinin Şekil 1'de üstte gösterildiği gibi olduğunu varsayalım. A bölgesinde
daha düşük maliyetle üretim yapan tesisler (örn. HES’ler) varken, tüketimin
büyük bir kısmı B bölgesinde gerçekleşiyor olsun. A ve B bölgelerindeki
elektrik enerjisi arz ve talep miktarlarını da sırasıyla G ve D alt sembolleriyle gösterelim (solda).
Eğer bölgeler arasındaki hatta herhangi bir enerji akışı olmazsa, yani ticaret
söz konusu değilse, elektrik enerjisinin A bölgesindeki (ortada, düz çizgili)
fiyatı Fa’nın altında, B bölgesindeki (sağda, düz çizgili) fiyatı ise Fb’nin üzerinde olacaktır. Şimdi, bölgeler arasında ticaretin
olduğunu ancak herhangi bir iletim kısıtının yaşanmadığını varsayalım, bu durumda
sistemde oluşan ortak fiyat, toplam arz ve talebin dengelendiği Fu noktasında oluşur
(solda).
Bölgeler arasındaki ticaret nedeniyle aradaki hattın kapasitesinin aşılacak olması halinde ise piyasa ayrışımı gerçekleşecektir. Piyasa işletmecisi bu durumda, hattın kapasitesini maksimum oranda kullanarak A bölgesinden düşük maliyetli elektrik enerjisi satın alır ve elektriğin daha pahalı olduğu B bölgesinde satar. Böylelikle, A bölgesindeki elektrik enerjisi talep eğrisi (ortada) ve B bölgesindeki elektrik enerjisi arz eğrisi (sağda) kayar. Gerçekleşen kaymanın miktarı, bölgeler arasındaki iletim hattının kapasitesi kadardır. Sonuç olarak, elektrik enerjisinin A bölgesindeki fiyatı Fa'ya yükselirken, B bölgesindeki fiyatı Fb’ye düşmüş olur. Piyasa işletmecisinin elektrik enerjisini düşük fiyatlı bölgeden satın alıp yüksek fiyatlı bölgede satması işlemine “arbitraj ticareti” denir. Bu ticaret neticesinde ortaya çıkan gelir aslında “kısıt getirisi”dir ve yaşanan kısıtları gidermek için şebekeye yatırım yapmak amacıyla kullanılabilir veya sistem kullanıcıları arasında paylaştırılabilir. Bu metodun uygulandığı piyasalarda, fiyatlardaki dalgalanma riskinin çeşitli araçlarla hedge edilmesi mümkündür. Bu anlatımdaki ifadeleri N-DUY’daki karşılıkları ile belirtecek olursak; Fu Kısıtsız Piyasa Takas Fiyatına (KPTF), Fa ve Fb ise her bir teklif bölgesi için Nihai Piyasa Takas Fiyatına (NPTF) denk gelmektedir.
Her ne kadar piyasa ayrışımı
kapsamında elektrik enerjisinin piyasa işletmecisi tarafından bir bölgede
alınıp diğer bölgede satıldığı ifadelerine yer verilse de böyle bir zorunluluk
yoktur. Bunun yerine, herhangi bir alım satım yapılmadan, A bölgesinde üretilen
elektriğin maksimum kapasite kullanılarak B bölgesine aktarılabilmesine dayalı
bir dengeleme yapılarak her bir piyasanın kendi içinde dengelenmesi ve piyasa
fiyatlarının yukarıda daha önce belirtildiği gibi yine ayrı ayrı oluşması
sağlanabilir. Nitekim genel kabul gören yöntem de budur. Diğer taraftan,
başlangıçta bir bütün olan piyasayı alt parçalara ayırmanın aksine birden fazla
piyasayı aradaki enterkoneksiyonlar ile birbirine bağlamanın söz konusu olduğu
durumlarda, piyasa ayrışımı ile aynı
süreç işletiliyor olmasına rağmen, yapılan uygulama piyasa bağlama (market
coupling) olarak adlandırılmaktadır.
Piyasa ayrışımı, piyasa
katılımcılarının elektrik enerjisi ticaretinde bulunabilmek için tek yapmaları
gereken bulundukları bölge için fiyat teklifi vermek olduğundan, serbest
piyasanın işleyişi açısından gayet kullanışlı bir yöntemdir. Bununla birlikte,
piyasa ayrışımına konu her bir bölgede veya bu bölgeleri kontrol edebilen bir
tek gelişmiş piyasa işletimine ihtiyaç duyulduğundan çok büyük şebekeler için
(örn. Avrupa’daki iletim şebekesi) uygulamada bazı zorluklar yaşanabilir. Fakat
yine de, Nordpool’da (özellikle Norveç’in ulusal elektrik sisteminde) başarılı
bir şekilde uygulanan piyasa ayrışımı metodu, Avrupa Birliği için de en gelecek
vaat eden metottur.[2]
[3]
Ancak yine de, özellikle piyasa yapıları arasındaki farklılıklar
nedeniyle uluslar arası elektrik ticaretinde en yaygın biçimde kullanılan kısıt
yönetimi metodunun açık artıma (explicit auction) olduğunu belirtmek gerekir.
Bu noktada akla gelecek ilk soru
muhtemelen aynı ülke içerisinde farklı fiyat bölgeleri oluşturmanın ne gibi bir
gerekçesi olduğudur. Buradaki en temel gerekçe, serbest piyasa yapısının
benimsendiği bir ortamda, mümkün olduğunca maliyet bazlı gerçekçi bir
fiyatlandırma sağlayarak hem işletmecileri hem de oyuncuları, herhangi bir
müdahaleye gereksinim duymadan piyasa tabanlı sinyallerle yönlendirebilmektir.
Örneğin yaşanan kısıtın bir maliyet olarak ortaya çıkması ile oyuncular
yatırımların kısıtın yaşandığı bölgelere doğru teşvik edilirken sistem
işletmecisi de ihtiyaç duyulan şebeke yatırımları için yönlendirilmektedir.
Böylelikle, etkin bir üretim tesisi dağılımı ve şebeke büyüklüğü sağlanabilir.
Bu çerçevede
piyasa ayrışımının hayata geçirilmesi, serbestleşme yolunda çok önemli
mesafeler almış olan ülkemizdeki elektrik piyasasının daha da serbestleşmesi ve
derinleşmesi bakımından önemli katkılar sağlayacaktır. Uygulamanın başarısı
doğal olarak ne kadar sağlıklı bir altyapı ile hayata geçirildiği ile doğru
orantılıdır. Şimdiye kadarki piyasa geçişlerinin şu veya bu nedenle gerekli
hazırlıklar tamamlanamadığı için birkaç kez ertelenerek devreye girmiş olması
bundan sonraki aşamaların işleyişine ilişkin olarak pek de iyimser bir durum
değildir. Ancak, ertelenerek de olsa söz konusu geçişlerin yapılmış olmasını
takdir etmek gerekir. Diğer taraftan, piyasa ayrışımı uygulaması hayata
geçirilmeden önce iki önemli konunun ele alınmasında fayda görülmektedir.
Bu
konulardan birincisi, mevcut duruma göre özellikle üretim tarafı açısından daha
serbest hale gelmiş bir piyasada, teklif bölgelerinin oluşturulmasından sonra
bulundukları konumlar itibariyle yüksek öneme sahip üreticilerin konumlarını
piyasa fiyatlarını manipüle ederek haksız kazanç sağlamak amacıyla kullanıp
kullanmayacakları ve bu durumun bölgesel fiyatlandırma mekanizmasının
işleyişini olumsuz şekilde etkileyip etkilemeyeceğidir. Böyle bir sorunla
karşılaşılmaması için, dengelemeden sorumlu bir tarafın tek başına veya birden
fazla dengelemeden sorumlu tarafın birlikte piyasanın rekabetçi yapısına aykırı
hareket edip etmediklerinin sıkı şekilde izlenmesi gerekmektedir. Aksi
takdirde, kısıt yönetimi açısından bakıldığında, bölgeler arasında normal
şartlarda oluşmayacak bir kısıt oluşturularak veya oluşacak bir kısıta karşılık
ilgili bölge içerisinde yüksek telif fiyatları verilerek tüketicilerin yüksek
maliyetlere maruz bırakılması söz konusu olabilir. Bu nedenle, teklif
bölgelerinin sınırlarının belirlenmesinde, sistemdeki süreklilik arz eden
kısıtlarla birlikte, kurulu güçleri ve bulundukları konumlar itibariyle yüksek
önem arz eden üreticilerin sistemdeki konumlarının dikkate alınması faydalı
olacağı gibi, piyasaya verilecek satış tekliflerinin incelenmesi de piyasanın
rekabetçi bir yapı içerisinde işletilebilmesine katkı sağlayacaktır. Elbette
ki, bu tür bir izleme faaliyeti yapmak için piyasa ayrışımını beklemeye gerek
yoktur. Mevcut piyasanın işleyişinin de sağlıklı olup olmadığı anlamak ve
gerekli önlemleri alabilmek için piyasanın ve katılımcıların çeşitli
parametrelerin takibi yoluyla izlenmesinde ve bu izlemenin sonuçlarının hesap
verilebilirlik açısından mümkün olduğunca erişime açık (en azında bir rapor
halinde) olmasında büyük fayda vardır. Bu noktada yol gösterici olması
bakımından, N-DUY’da 20/02/2011 tarihinde yapılan ve kısıt yönetimini gün
öncesinden kaldırarak tamamen gerçek zamanlı dengeleme piyasasına bırakan
değişikliğin gündeme gelmesinin nedenlerini incelemek yerinde olacaktır.
İkinci
konu ise ikili anlaşmaların yapısıdır. Bilindiği üzere, mevcut piyasa modelinin
temelini oluşturan ikili anlaşmalar, iki piyasa katılımcısı arasında yapılmakta
olup yapılan anlaşmaların uzlaştırma hesaplamalarında dikkate alınmak üzere
piyasa işletmecisine bildirilmeleri gerekmektedir. Özel hukuk hükümlerine tabi
olan bu ikili anlaşmalar için getirilmiş başka herhangi bir kısıt (elektrik
enerjisinin fiyatı, üretici ve tüketicilerin şebekedeki konumları, vs.) söz
konusu olmayıp katılımcılar bu konuda serbest bırakılmışlardır. Bu kapsamda,
ikili anlaşmaların fiziksel uzlaştırması üreticinin herhangi bir noktada
sisteme elektrik enerjisi vermesi ve tüketicinin herhangi bir noktada sistemden
elektrik enerjisi alması ile yapılmakta, mali uzlaştırması ise (taraflar
herhangi bir dengesizliğe düşmedikleri sürece) piyasa işletmecisinin müdahalesi
olmadan, yapılan anlaşma çerçevesinde tarafların kendi aralarında sonuçlandırılmaktadır.
Ancak,
teklif bölgelerinin belirlenmesi ve sistemde kısıt olması durumunda piyasa
ayrışımı yapılarak bölgesel fiyatların oluşması durumunda, ikili anlaşmaların
mevcut yapılarının korunması mümkün değildir. Zira, iki bölge arasındaki iletim
kapasitesi sınırlı olduğundan, ayrı bölgelerde yer alan piyasa katılımcılarının
kendi aralarında yaptıkları ikili anlaşmaların mali uzlaştırmasının (taraflar
herhangi bir dengesizliğe düşmeseler bile) söz konusu bölgelerin fiyat
farklılıkları dikkate alınmadan anlaşmadaki fiyat üzerinden katılımcılar
arasından yapılması, iki bölge arasındaki kapasitenin anlaşmanın taraflarına
ticarete konu miktar ölçüsünde tahsis edilmesi anlamına gelecek ve bu durumda
piyasa ayrışımı ile yapılan kısıt yönetimi anlamını yitirecektir. Ayrıca, kısıt
nedeniyle yüksek fiyatın oluştuğu teklif bölgesindeki piyasa katılımcıları
esasen kendilerinden kaynaklanmayan bir kısıtın maliyeti üstlenmek zorunda
kalacakken ikili anlaşma yapan katılımcılar söz konusu maliyetten hiç
etkilenmeyecektir. Bu nedenle, N-DUY’da teklif bölgelerinin oluşturularak
bölgesel fiyatlandırmaya geçilmesi halinde uygulanmak üzere ikili anlaşmalar
kısıtlanmış ve piyasa katılımcılarının sadece aynı teklif bölgesi için ikili
anlaşma bildiriminde bulunabilmeleri öngörülmüştür.
Aslında
kısıtlamayı bu kadar ileriye götürmeden de soruna çözüm bulunabilir. Örneğin bir
ikili anlaşmanın, üreticinin bulunduğu bölgenin fiyatı üzerinden sisteme
elektrik enerjisi satması, tüketicinin ise bulunduğu bölgenin fiyatı üzerinden
sistemden elektrik enerjisi alması esasına dayalı olacak şekilde yapılması ve
tarafların fiyat risklerini kendi aralarında yapacakları hedging niteliğindeki
finansal sözleşmelerle veya fiziksel piyasayı tamamlayan finansal piyasadaki
türev araçlarla gidermeleri mümkündür. Nitekim ülkemizdeki piyasanın örnek
aldığı Nord Pool’da işleyiş bu şekildedir. Böylelikle, farklı teklif
bölgelerinin oluşturulması halinde piyasa katılımcıları arasında yapılacak
ikili anlaşmalar spot ve bölgesel fiyat farklılıklarına karşı üretici ile
tüketici arasında yapılan birer hedging anlaşması haline gelecek ve taraflar
arasındaki fiziksel teslimat zorunluluğu taşıyan ikili anlaşmaların yerini
fiziksel teslimat zorunluluğu taşımayan finansal sözleşmelerinin alması söz
konusu olacaktır. Ülkemizdeki piyasanın, artan serbestleşme ve derinleşme ile
birlikte başta spot fiyatlar için finansal bir piyasaya ihtiyaç duyduğu ve bu
yönde çalışmalar yapıldığı dikkate alındığında bu tür bir çözüm çok da uzak
değildir.
[1]
Krause, Thilo, Congestion Management in Liberalized Electricity
Markets-Theoretical Concepts and International Application, EEE Power Systems
Laboratory ve Eidgenössische Technische Hochschule Zürich, May 2005, Zürich.
[2] European Commission, “Proposal for a regulation of
the European Parliament and of the Council on conditions for access to the
network for cross-border exchanges in electricity,” Brussel, 13 March 2001.
[3]
European Electricity Regulatory Forum, “Conclusions of the Sixth meeting of the
European Electricity Regulatory Forum,” Florence, 9-10 November 2000.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder