Elektrik Piyasasında Sistem İşletimi Üzerine

Dünya genelindeki elektrik sektörlerinin, aralarında önemli farklılıklar bulunmakla birlikte, üretim, iletim ve dağıtım faaliyetlerinden oluşan ortak bir yapısı vardır. Elektriğin, tüketicilerin hizmetine sunulan birçok maldan farklı olarak büyük ölçeklerde depolanmasının mümkün olmaması nedeniyle, eş zamanlı şekilde üretilmesi ve tüketilmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, Bu üç bileşen arasındaki koordinasyonu sağlayarak, sistemdeki arz ve talebi gerçek zamanlı olarak dengeleyecek bir sistem işletmecine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu kapsamda sistem işletmecisinin görevi, sistemi sürekli olarak izlemek ve şebeke koşullarını da göz önünde bulundurarak, artan veya azalan talebe karşın sistemi dengede tutmaktır. Zira, sistemde herhangi bir arz veya talep fazlasının bulunması, sistemi tamamen çökertmeyecek olsa bile, elektrik enerjisinin tüketicilere “sürekli ve kaliteli” bir şekilde sunulmasını engelleyecektir. Bu açıdan, sistem işletmecisinin üstlendiği görev önemli bir sorumluluk taşımaktadır.

Elektrik sektörlerinin henüz serbest olmadığı dönemlere bakıldığında, yapılan işlerin doğası gereği tekel konumunda olmayı gerektiren iletim ve dağıtım faaliyetlerine üretim faaliyetinin de eklenmiş olduğu ve bu çerçevede dikey bütünleşik yapıların sektörlere hakim olduğu gözlenecektir.[1] Sistem işletmecisinin; o tarihlerde, sistemin kararlılığını koruyacak şekilde, hangi üretim tesisinin ne miktarda üretim yapması gerektiğine karar vermek olan zor görevi, elektrik sektöründeki serbestleşme hareketleriyle birlikte daha da zorlaşmıştır. 1980’li yılların sonu ile 1990’lı yılların başında elektrik sektörüne uzanan[2] ve doğalgaz kombine çevrim santrallerindeki teknolojik ilerlemeye paralel olarak elektrik üretim sektöründe hızla ilerleyen[3] bu serbestleşme hareketleri sonucunda, sistem işletmecisinin vazifesi farklı bir boyut kazanmıştır. Ortalama bir üretim maliyetinin söz konusu olduğu bir tekelin işlettiği üretim tesislerini koordine eden sistem işletmecisinin; piyasa kavramın var olduğu bir ortamda farklı üretim maliyetlerini de dikkate alarak, özel şirketlerin işletmekte olduğu üretim tesislerini koordine etmesi gerekmiştir. Başka bir ifadeyle, önceleri elektrik enerjisinin tüketiciye “sürekli ve kaliteli” bir biçimde ulaştırılmasını hedefleyen sistem işletmesinin artık “ekonomiklik” kıstasını da göz önünde bulundurması gerekmiştir. Diğer taraftan, elektrik piyasalarının gittikçe serbestleşmesi ve organize hale gelmesiyle birlikte piyasa işletmecisi de bu vazifeye ortak olmuştur. Bu bilgiler ışığında baktığımızda, ülkemizdeki elektrik sisteminin ve piyasasının halihazırda TEİAŞ tarafından işletildiği, bu iki faaliyetin sırasıyla milli yük tevzii merkezi (MYTM) ve piyasa mali uzlaştırma merkezi (PMUM) olmak üzere iki ayrı yapılanma marifetiyle yürütüldüğü görülmektedir.

Piyasanın artan büyüklüğü, serbestleşmesi ve derinleşmesi ile birlikte ortaya çıkan ihtiyaçlar 2001 yılından başlamak üzere hızlı bir dönüşüm geçiren piyasanın yapısında yeni düzenlemeler yapmayı zorunlu kıldı ve şimdilerde yeni elektrik piyasası kanununu tartışıyoruz. 4628 sayılı Kanunun çıkış gerekçesi ile uyumlu şekilde piyasadaki özel hukuk hükümlerine dayalı ekonomik faaliyetlerin yoğunluğunun artmış olması; piyasanın daha serbest, daha şeffaf, daha adil ve daha etkin şekilde işletilebilmesi için önemli bir itici güç oluşturuyor ve doğal olarak teklif edilen düzenlemelerin temel dayanağını oluşturuyor. Bu bağlamda teklif edilen düzenlemelerde birçok yeni mekanizmanın öngörülmesine rağmen en temel yeniliğin piyasa ile sistem işletiminin birbirinden ayrılması olduğunu söylenebilir. Tahmin edileceği üzere böylelikle piyasa işletimi daha bağımsız ve etkin bir işleyişe kavuşacak ve zaten önemli derecede serbestleşmiş olan piyasanın derinliğinin artırılması için daha dinamik bir yapıya geçilecek. Elbette ki bu durum, mevcut yapının işini iyi yürütmediği gibi bir kanaatin değil, aksine büyük bir özveri, heyecan ve gayretle yürütülen çalışmaların önündeki engelleri kaldırarak işi yürütmekte olanlara mekanizmanın işletilmesinde ihtiyaç duydukları iyileştirmeleri sağlama niyetinin bir sonucudur.

Bununla birlikte söz konusu faaliyet ayrışımının sistem işletmeciliğinden çok piyasa işletmeciliği üzerine yoğunlaştığını ve ilgili tekliflerin daha etkin, daha şeffaf ve daha güçlü bir piyasa işletmeciliği talebine dayandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle; kimi çalışma şartları iyileştirilmiş, kimi teknik altyapısı güçlendirilmiş, kimi daha sorgulanabilir, kimi daha etkin bir işleyişe sahip, vs. bir “PMUM” arzu etmektedir. Yani finansal uzlaştırma işlemlerinin yapıldığı ve piyasadaki nakit akışı üzerindeki büyük rolü sayesinde haklı bir yoğun ilgi çeken bu önemli yapı ve yürüttüğü işlemler, doğal olarak gündemin en ön sıralarında yer almaktadır. Umulur ki yapılacak yeni düzenlemeler tüm paydaşları memnun edecek şekilde sonuçlanır ve hızla gelişmekte olan elektrik piyasasının önündeki bölgesel bir ağırlık merkezi olma kapısı iyice açılmış olur.

Diğer taraftan bu güzel resmin tamamlanması için eksik kalan önemli bir bölüm dikkat çekiyor: piyasadaki gelişmiş olmasıyla övünülen mekanizmaları işler kılan sistem işletmeciliği. Örneğin bir bölümü sıralanmış olan aşağıda başlıklar için ne düşünüyoruz?

  • Sürekli artan şebeke genişleme planlarının gerçekleştirilebilirliği, etkinliği ve ekonomik sonuçları
  • Daha dinamik bir piyasa mekanizmasını yürütebilecek teknik altyapı
  • Arz ve talebi gerçek zamanda dengelemek için yapılan işlemlerin etkinliği
  • Sistem işletmecisinin 7/24 esasına göre düzenlenmiş olan çalışma koşulları
Yukarıdaki başlıklar aslında çok temel bir noktadan, piyasamız hızla serbestleşirken ve sürekli daha dinamik bir hale gelirken sistem işletmeciliğinin de buna paralel bir hızda hem “çalışma koşulları” hem de “teknik altyapı” açısından gelişip gelişmediğinden çıkıyor. Acaba bu gerçekleşiyor mu, yoksa her yeni mekanizmanın devreye sokulması ile birlikte sistem işletmecisi (belki de elinde yeterli araç olmadan) bu yapıya uymak zorunda mı kalıyor? Bu soru elbette ki piyasa ile ilgisi bulunan herkesin, özellikle de günün sonunda hesabı ödeyen tüketicilerin (ya da onları temsilen ilgili kurumların) ve piyasadaki faaliyetlerden gelir elde eden oyuncuların, dönüp kendisine sorması ve vereceği cevabın gereğini yerine getirmesi gereken bir soru.

Yazının başında da belirtildiği gibi, serbestleşme yönünde yaşanan dönüşüm günümüzdeki elektrik piyasalarının işletilmesine ağır bir yük getiriyor ve bu yükü taşıyacak zincirin her halkasının güçlü olması gerekiyor. Eğer tüm halkalar güçleniyorken biri zayıf kalır ve bu dikkate alınmadan daha ağır bir yük taşınmaya çalışılırsa doğal olarak sonuç pek de iç açısı olmayacaktır. Diğer bir ifadeyle, yük tevziinin alternatif bir ismi de yük dağıtımıdır ve o yük dağılırsa tek dağılan haliyle yük olmaz!


[1] Hunt, Sally; Making Competition Work in Electricity, John Wiley&Sons, Inc., New York, 2002, s. 2
[2] Lessons From Liberalized Electiricty Markets, International Energy Agency (IEA), Paris, 2005, s. 31
[3] Hunt, s. 19

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder